24 Mayıs 2013 Cuma

Kendimle İlgili Keşfettiklerim

İkinci kez anne olduktan sonra kendimle ilgili büyük değişiklikler olduğunu keşfettim.Bu farklılıklar annelikle mi,yaşla mı,hayatın yıpratıcılığı ve törpülemesiyle mi gerçekleşti bilinmez ama bir kaç sene önceye göre bir çok konuda kendimde bariz farklılıklar görüyorum.Unutmadan yazayım, evde olduğum mutlu bahtiyar günlerimin de hatırası olsun diye tarihe not düşmek istedim.

İlk bebekte hayatımın orta yerine atom bombası düşmüş gibi olmuş, bir daha asla hayatıma geri dönemeyeceğimi sanmıştım.Geceler bitmek bilmiyor, gündüzler yetmiyor koşturmaktan üzerimdeki pijema hiç çıkmıyordu.Acınası bir haldeydim tek kelimeyle "looser" dım,bitmiştim.Tamam annelik çok yüceydi, şöyleydi böyleydi,bebek sağlıklıydı büyüyordu ama olan bana olmuştu.İşe döndüğümde bir yandan vicdan azaplarıyla kavrulurken,öte taraftan  özgürce elimi kolumu sallayarak gezmenin verdiği hazla da dört köşe oluyordum.

Bu sefer öyle değil.Ev beni adeta bağrına bastı.Neredeyse balkona bile çıkasım yok ve bu durumdan şikayetçi değilim.Yine uykusuz kalıyor doyur,temizle,yatır,kaldır,doyur döngüsü içinde dolanıyorum ama hayatımdan çok memnunum.Biri ağlarken öteki bişiy söyleyip avaz avaz şarkı söylemeye başladığında bile çıldırasım gelmiyor.Kulaklarım sese mi duyarlılık kazandı yoksa bende duyarsızlık zırhı mı gelişti bilmem ama eskisi kadar çok paniklemiyor, sakinliğimi muhafaza edebiliyorum.
Mutfakla aram malum, pek hoşlanmayız birbirimizden ama nolduysa bu süre zarfında  en azından bazı konularda anlaşır olduk.Özellikle son bir ayda o kadar çok kek pişirdimki bir kez evde yumurta kalmadığını farkedip kek için  komşudan yumurta isteme girişiminde bile bulundum.İnsanlık için üfürükten teyyare ama benim için inanılmaz olan bu anı yaşadıktan sonra pişen kekten dilimleyip komşuya ikram ettim.Evet, ben artık ev hanımı olmuştum bu duyguyu yaşamak beni dehşete düşürmekle beraber garip ve anlatılmaz bir rahatlıkta verdi.

Ne çocukken, ne genç kızken bu tip durumlar değil hayal,aklımın ucundan  bile geçmediğinden midir nedir 35 'e yaklaşırken bacasından duman tüten mutlu bir yuvanın orta göbeğinde yaşamanın güzellikleri başımı döndürüyor sanırım.Tabii ki sorunsuz değil hiçbir şey ,deliler gibi çalışan babamız,yalnız geçen geceler, viyak ciyak olduğumuz zamanlarda eksik olmuyor hayatımızdan,Farklı olan bu kaosun içindeki huzuru yakalabilmem sanırım, yaşadığım durumun insanı dehşete düşürmesinden öte garip bir rehavet vermesini keşfetmem. 

İş hayatı  bana milyon yıl önce tarih öncesi çağlardan göz kırparken, ben eve sindikçe siniyor kozamdan hiç çıkmak istemiyorum.Sanki çıktığımda aynı gün bu ev hanımını öldürüp yine dört bir yana koşturan koşturdukça yıpranan,pörsüyen,mutsuzlaşan bir varlığa dönecekmişim  gibi hissediyorum.
Bendeki haller böyle dostlar hayır mı şer mi bilemedim.

Herkese huzurla dolu,bol neşeli ve mutluluk soslu bir hafta sonu diliyorum...



Evdeki hallerden çeşitlemeler..




14 Mayıs 2013 Salı

Mayıs Güzellemesi



Mayıs en sevdiğim bahar ayı. Nisan gibi hırçın ve asi değil,Haziran gibi yeşili sarı,sıcağı yakıcı değil başka bir havası, başka bir duruşu var sanki.Asil,tozsuz topraksız yeşili,yeşilin üzerinde duran ışıklı çiçekleriyle baharın demlendiği,olgunlaştığı artık deli çağlarının bittiğini anlatan bir ay.

Penceremdeki net görüntüsüne,dağlara bayırlara doğru doyasıya koşma hissimi coşturmasına,berketli yağmurlarına ,tatlı bunaltmayan sıcağına bayılıyorum.Seni seviyorum Mayıs,penceremde demlenmeye devam et.

Birbirinden güzel fotograflar ve Mayısa doymak için Deli Anneye  buyrun efendim.
Biraz geç kalınmış bir goodbye ama olsun:)

Kaynak


Kaynak


12 Mayıs 2013 Pazar

Anneler Günü

Sabahın ilk ışıkları, mutfaktan yükselen davetkar kızarmış ekmek kokuları arasında hazırlanmış  sofraya  doğru kaygısızca yürümek...

Ateşler içinde geçmiş bir gecenin sabahında yastığın üzerine düşmüş bir eli usulca öpmek...

Okuldan heyecanla çıkıp  olanı biteni anlatmak için koştura koştura gelinen evde ortalığı kaplamış mis gibi tarçın kokuları ve fırından yeni çıkmış  kek eşliğinde gözleri büyüte büyüte anlatmak anlatmak...

Her türlü kırık döküklükte,dökülenleri toplayan, kırılanları saran şefkatle bağra basan...

Herhangi bir üzüntüde herkesten çok üzülen,üzülüp yataklara düşen koşulsuz karşılıksız çağlayanlar gibi sevgisini akıtan...

Herşeyin en iyisini layık gören,sisteme,düzene,savaşa,topa tüfeğe, tanka umursamazca göğsünü geren, cüssesine ve kalıbına bakmadan dünyalara evladı için meydan okuyabilen,

İkindi vakti güneş en güzel haliyle dallarda salınırken karşılıklı içilen çayların en enfesini hazırlayan ve yaşanan en kıymetli,en keyifli sohbetler birlikte yapılan,



Bunlar sadece hatırlayabildiklerim, birde bunun büyütme dönemi varki en ağır işçiden de ağır gece gündüz demeden uyku,durak bilmeden, yedirip,içirip,temizleyip, uyutup gönlü hoş ettiği  yıllar.

Tüm bunların yanında anneliğin her ne kadar doğurganlıkla büyük bir ilişkisi olsada, kendim anne olduktan sonra da anladım ki, annelik öğrenilen en önemli şifre insan hayatında. Bebek doğduğunda değil onla ilgilendikçe,baktıkça,büyüttükçe anne oluyorsunuz.Puzzlenın parçaları gibi,anahtar kilit uyumu gibi yavaş yavaş yerleşiyorsunuz birbirinize.Bu yüzden doğurmadan da anne olunuyor,hiç tanımadığı bilmediği çocuklarada annelik yapabiliyor insanlar.

Ellerinden öpüyorum canım annem,anneler günün kutlu olsun.

Tüm annelerin,anne gibi hissedenlerin,anne yarılarının ve her daim anne şefkati taşıyanların  anneler günü kutlu olsun.Hayatta olmayan annelerede Allah rahmet eylesin..



Bu da benim anneler günü hediyem çok güzel olmuş dimi bayıldım. Bu arada  iki kuyruk saçlarıyla, endam eden de ben oluyorum:)


10 Mayıs 2013 Cuma

Uzuuuun Bir aranın Ardından

Neredeyse en son yazının üzerinden bir yıla yakın bir zaman geçmişken,aklımın  bir köşesinde hep  buraya yazmak varken,bir sürü anı, bir sürü acı tatlı macera ve herşeyden önemlisi ailemize bir kişi daha eklenmişken akşamlardan bu akşam vakit doldu, an geldi ve buraya, tarihe, dünyadaki bu kocaman görünmez ama bir o kadarda görünür buluta bir kaç satır yazmanın zamanı geldi.

Neler oldu neler bunca zamanda.En önemlisi evimize bir minik eklendi.Prenses, minik bir prensese abla oldu,büyüdü olgunlaştı, paylaşmanın zaman zaman ağır gelen taraflarını yaşar oldu,üzüldü,sevindi dalgalandu duruldu.Anne baba olarak biz biraz daha olgunlaştık, belki biraz yaşlandık,koşturduk kovaladık bugünlere geldik.

Bugünlerde dinginim, süregelen rutin koşturmaların dışında sakin bir arınma dönemi yaşıyorum.Kabuğumda mutlu, huzuru tavan yapmış hallerde miniğimle uğraşıyorum.İşten izinli,tam zamanlı annelikte fazla mesaideyim.Hayatımdan memnun, sonsuz şükürler içerisindeyim.Buraya hergün yazmak niyetindeyim. Tarihe düşülen her not, yaşanılan anları çok daha belirgin izlerle altını çizerek "anıya" dönüştürüyor diye geçiyor içimden.

Beni takip etmekten vazgeçmeyen dostlara can-ı gönülden bir merhaba diyerek tekrar başlamak istiyorum yazmaya. Hadi Bismillah...:)


İki çiçeğim oldu ne mutlu bana
Biz dört kişilik ARI ailesiyiz kraliçelik ondan sebep yanlış anlaşılmasın.Gerçi kraliçeden çok işçi arıyım ama neyse çaktırmıyorum.