22 Temmuz 2011 Cuma

Tatil

Koskoca bir kış geçirdik.Ama gerçekten kocamandı, uzundu, soğuktu,zordu..Sonra yeşillendik,çiçeklendik.
Şimdi kıştan,bahardan kalan yorgunlukları,bıkkınlıkları,yılgınlıkları,sıkıntıları,stresleri üzerimizden silkme vakti.Güneşle,rüzgarla,doyumsuz maviyle,kovamızla küreğimizle hazırız.
Kısa bir ara vermeye,hayata hop dur bakalım bu kadar hızlı akıp giderken bi ihtiyaç molası verelim demeye,telefonları kapatıp güneşin tadına bakmaya, denizin ıslaklığına doymaya gidiyoruz.
Herkese mutlu,neşeli,huzurlu ve keyifli haftasonları diliyorum...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Babaanne Tatili

Bu sene kreşteki ilk yılımızdı.Binbir vicdan azabıyla hergün okula gidiş gelişler, bizimkinin okulu çok sevmesi,sevecen öğretmenler ve en önemlisi arkadaşlarının olmasıyla içimi rahatlatsa da, acaba erken mi başlattım, evde olsa şöyle mi olurdu gibi kendimi yemelerime engel olamadı.
Sene sonu olduğunda bir yıldır okullu olduğumuza, ailecek öğrenci,veli olayına dahil oluşumuza hayret ettim.Daha minnacık bebek gözüyle baktığımız kızımız büyümüş, okullu olmuş, hatta bir yılı devirmişti bile.Haziranda okul bittiğinde içimi yeni bir vicdan azabı kasıp kavurmaya başladı.Zaten koca kış okula gidip gelmiş miniğimin, birde bütün yaz aynı rutini yaşamasını istemiyor bir türlüde çözüm bulamıyordum.

Babamızın mezuniyeti   bu duruma ilaç gibi yetişti, aklımda bin bir ampülün yanmasına sebep oldu.Hemen telefona sarılıp babaannemizi aradık.Hem oğullarının bu anlamlı gününde bizi yalnız bırakmasınlar, hemde 15 gün kadar bizimkiyle vakit geçirsinlerdi isteyim. Sağolsun babaanne ve dedemiz bizi kırmadılar, yurdışı  demediler, biletleri valizleri toparlayıp soluğu yanımızda aldılar.

Kaynak

Bu sırada yaz okulu muhabbetleri bizimkide çok cazip geldi havuz vardı,ata binilecekti,piknik yapılacaktı ama büyükleriyle zaten çok fazla zaman geçirememesi bu tip faaliyet kavramı altında yapılanlardan çok daha kıymetliydi benim için.Bu ufak ayrıntıyı da egale edip bir şekilde okulların kapandığını herkesin anneanne babaannesiyle tatil yaptığını anlatınca bizimki için " babanne tatili" kavramını geliştirmiş olduk.


Belki benim, babaannemle neredeyse hiç özel bir vakit geçirmemiş olmam,belkide yapayalnız büyütmek durumunda kaldığım kızım için anı biriktirme çabalarım, son onbeş günü babaannemizle geçirmemize en büyük sebeptir.
Bana masal okuyan,resim çizen,yemek pişiren bir babaannem olmadı, biliyorum beni severdi ama ilişkimiz hep seviyeliydi.Yada eskiden herkes öyleydi, bu ayırımı yapamıyorum şimdi, ama bildiğim; geçen sene kaybettiğim babannemle bir daha asla müstakil vakit geçiremeyeceğim.Çok fazla anımız olmadığı için silik hatırlarımda kalan fazla bir ayrıntı da yok, beni mutlu edecek gülümsetecek herhangi bir olayda....

İllüstrasyon

Çalışmamın belki de ilk defa bir konuda  avantaja dönüşmesi  ise prensesin büyükleriyle, sadece onunla ilgilenecekleri özel vakitler geçirebilme fırsatı yakalayabilmesi.Sadece bakmak gibi düşünülsede, büyükler çocuğu çocukta büyükleri benimseyip ciddi anlamda tanıyor.Hele birde ortada gerçek sevgi varsa koşulsuz,beklentisiz görev-mecburiyetten  öte o zamanda tadından yenmiyor...
Geçen iki hafta boyunca "babaanne tatili" kapsamında bizimkiler piknik yapıp,evcilik oynayıp,resim boyayıp markete gittiler..Havuzdan, attan,buz pateninden daha gösterişsiz ve gündelik işler yaptılar  ama bizimki halinden, keyfinden son derece memnun gözüküyordu.Babaannemizin sevgisi ve ilgisi ise anlatılamaz kıymetteydi.

İnşallah  çok  güzel hatıralar kalmış, mutlu gülümsemelerle hatırlanacak zamanlar birikmiştir.
Sağlıkları elverdiği ölçüde,fırsatlar bitmeden, prensesin çocukluk hatıraları; annaneler,babaanneler,büyük babalarla dolsun onların sıcacık ilgisi ve şefkatiyle bezensin istiyorum.Ahh annelik herşeyi istiyorum işte bitmiyor istekler,dilekler...
kaynak


16 Temmuz 2011 Cumartesi

Evimizin Kelebekleri

Kelebek tutkusu ne zaman, ne şekilde içime düştü hatırlamıyorum ama bildiğim şu ki evin sağında solunda bir yerinde mutlaka bir kelebek figürü,resmi veya  mobilyasına rastlamanız mümkün.Evimizin en sevimli kelebeğini biliyorsunuz zaten.Hayatımıza girdiğinden beri bir oraya bir buraya konarak günümüzü şenlendiren,her anımızı renklendiren, bazende hiç olmadığı kadar narin ve nazenin davranarak tam bir prenses olan ufaklığımız evimizin "biricik kelebeği" ünvanını kimselere kaptırmamak üzere tescillemiş durumda..




Gelelim diğerlerine..Evdeki kelebekleri fotoğraflamak istediğimde epey malzeme olduğunu farkettim.Elbiseler,şapkalar,askılar sanki özenle seçilmiş gibi kelebek doluydu.


Koşturmak ve kovalamakla  geçen günün içinde, tabii ki hepsini çekmeye fırsatım olmadı. Bende en göz önünde olanları seçip çatır çutur fotoğraflayıverdim.




Fakat içlerinde balkonumuzu şenlendiren bir kelebek tayfası  varki, beni en çok mutlu eden, en çok heyecanlandıran onlar.Çünkü el emeği, göz nuru benim eserim..:) Hepsini tek tek kesip, özenle yapıştırdım.Sevgili cafeNohut un içimde yakmış olduğu kelebek ateşi, beni bunaltan sıcak akşamda, yılmadan,bıkmadan, ortalık kırpık kağıt olacak telaşına girmeden,minik tavşanın  kağıtları kuş yemi büyüklüğünde kesip başımdan aşağı saçmasına bile aldırmadan, kelebekleri sabırla kesip yapıştırmama neden oldu.Tabii ben yeterince vakit ve fırsat  bulamayıp  sadece bir sıra kelebek yapabildim ama ipe dizip yapıştırdığım anda içimde huzur ve mutluluk sellerinin coşkun ırmaklar gibi aktığını hissettim.


O kadar sempatik oldular ki, beni mutluluktan havalara uçurmaları şöyle dursun neredeyse gece sarılıp uyuyacaktım.İnsan ne kadar enterasan bir varlık, bir kaç renkli kağıt kesip,biçip yapıştırınca mutluluktan havalara uçuverip, ufacık küçücük bir olayla veya bir kelime lafla dünyaların altında kalabiliyor...
Çok büyük bir iş başarmış, birine bir hayrım dokunmuş yada marifet yapmışım gibi gibi koca bir post yazdım ama uzun zamandır böyle birşey yapıp bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.Hayatın tekdüzeliği, bitip tükenmek bilmeyen sorumlulukları ve işleri karşısında ne kadar paslanıp ,köreldiysem  küçücük bir kağıt kesmek, sadece ve sadece kendim için yaptığımdan mıdır nedir yeşillenip çiçek açmama neden oldu. 


Israrla ve şiddetle tavsiye ediyorum bu kesme biçme etkinliğini. Kelebek etkisinin  sonuçlarına inanamayacaksınız.


Ve son olarak teşekkürler cafeNohut hayatımı ufacık ayrıntılarla güzelleştirdiğin için..

9 Temmuz 2011 Cumartesi

İşe Kızını Getir Günü

Bu kış başında iş yerinin taşınacağına dair dedikodular duymaya başladık.Bizim işyerinde böyledir, küçük bir dedikoduyla başlar herşey sonra yavaş yavaş herkesin kulağına yayılır,detaylanır, yok canım olur mu öyle şey olmaz dediğiniz şeyler bile zamanla alışılagelmiş gerçekler arasına giriverir.


Bizim taşınma hikayeside öyle oldu.Teknoparklar bizim meslek grubu için çağın modern mabedleri gibi.Vergi alınmaz,tüm şirketler iç içedir,ofisler acayip,küpler çekilmezdir ama patronlar  biran önce çalışanlarını   buralara postalamak için fırsat kollarlar.
Bizim içinse, hergün mutat gelinen,huzur ve huşu içinde işimiz yaptığımız, akşamda tıkılı kaldığımız küplerimizden, kovanlarından boşalan arılar gibi evlerimize yollandığımız mekanların ötersine geçemezler.Özelliklede şehrin göbeğinde çalışıp öğle araları istediğim yere gidebilip,istediğim yerde yemek yeyip, şehir hayatının tüm nimetlerinden faydalanabilen biri olarak, tamamen manastıra kapatılmış gibi hissetmeme neden olan teknoparklar ziyadesiyle izole ve günlük yaşamdan uzak gelir bana. 
Neyse bizde bu dedikodulu günlerden sonra sanki yüzyıllardır burada çalışacağımız biliniyormuş,birde üstüne gayet hayatımızdan memnun, mutlu ve mesud olmalıymışız gibi bir beklentinin neticesi geldik buralara.
Başlarda beni krizlerden krizlere sokan,kreşi napıcam çocuğu nasıl alıcam gibi bilinmeyen denklemlerime yeni bilinmeyenler  eklediğim sıkıntılı zamanlarım olsa da, zamanla herşeyi rayına oturtmayı başardım.Etrafımdan aldığım inanılmaz destek(!) sayesinde aydınlandım ve dertlerime  kendimden başka tek ve yegane çözüm bulucunun  olmayacağı gerçeğini birkez daha anlamış oldum.


Sonunda karlar,kışlar,soğuklar bitti yeşillikler,çimenler rengarenk çiçekler leziz meyveler kendilerini gösterdi.Bizde buranın aslında o kadar da kötü bir yer olmadığına,yeşilin,çimenin üstüne  birde üstüne göl manzarası eklendiğinde Ankarada bundan iyisinin Şamda kayısı olduğuna karar verdik.


İnsanoğlunun alışmadığı, alıştıktan sonrada güzel taraflarını ortaya çıkarmadığı tek bir durum var mı acaba?
Bu hafta ofisin yarısı tatilde, küpler boş, heryer sakin,karadutlar olmuş dalında bekliyo,erikler,çimenler güzelliklerinin zirvesinde, bizde arkadaşımla minikleri getirip onları da bu güzelliklere ortak edelim istedik.Ofisteki üç beş kişinin muhtemelen başları şişmiştir akşama kadar, ama bizimkiler gerçekten iyi vakit geçirdiler.Kah karadut ağaçlarının altında,kah evcilik oyununda, yemek tariflerinin sırlarında; küse, barışa,güle kudura birgün geçirdiler.


Son toplamda ha bire üst baş değiştirip,terli atletleri sırt çantasına doldurmaktan bıkmama,sessiz olun koşmayın tamam yeter artık demekten yorgun düşmeme  ve Allahım ikiside benim çocuğum olsaydı nasıl başederdim gibi düşünceleri kafamdan kovmakla uğraşmama rağmen bahçeli bir ev ve bir kardeşle daha kolay çocuk büyütülebileceği çıkarımına vardım.Bilmem ki hatalı mıyım??

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Biz Mezun Olduk!!

Uzuuun ve yorucu geçen bir yüksek lisans dönemini nihayet bitirdik.Evdeki herkes master yapmış kadar olduğu için hepimiz mezun olmuş kadar da sevindik.Her Türk gencinin üniversite bittikten sonra ,askerden kaçmak için mutlaka yükseldiği ülkemizde,(bu durumun akdemik dünyaya olan faydasını bilemesekte), her dönem kayıt,dersler,finaller bide bizimki mühendis olduğu için ödevler ve projelerle dolu senelerimiz geride kaldı.Bu cümleleri yazarken bile inanasım gelmiyor,sanırım gelecek dönem başına kadar da tam emin olamayacağım.
Master; süresi uzatılabildiği kadar uzatılan,candan bezdirdiği noktada da  pes edilip gidilen sonrasında da nur topu gibi bir diploma doğurulan, bir hamilelik süreci gibi yaşandı bizim evde.

Mezuniyet master ve doktoralılar için çokta heyecanlı geçmiyor ama lisans mezunlarının coşkusu görülmeye değerdi.Önümüzden hoplaya zıplaya geçip giden gençlere bakarken vay be tam 7 yıl önce bende bunlar gibi mezun oldum, nasıl geçti onca sene?, şu elinden tuttuğum minik şapkalı kız benim kızım inanamıyorum gibilerinden kısa kısa hayat muhasebeleri yaptım.
Hiç bitmeyecek sandığımız uzun ve sıkıcı konuşmaların ardından nihayet diplomalar verildi ve herşey birden eski haline döndü.Büyü bozuldu,vakit doldu hepimiz balkabağına dönüşüverdik.



Büyük kalabalık, mezun olan evlatlarının,arkadaşlarının,kuzenlerinin,yeğenlerinin,torunlarının,eşlerinin,babalarının  verdiği gurur ve sevinçle kampüse dağıldı.Bizimde okul maceramız, minik prensesin okula başlaması zamanına kadar sona ermiş oldu.Darısı master derdiyle uğraşan,askerliği erteleme süresini sündürmeye çalışan ,proje ödev derdiyle bunalanların başına olsun...