28 Kasım 2011 Pazartesi

Tivoli Hatırası



Ne kadar uzun bir ara olmuş, ne kadar hızlı yaşamışız Kasım ayını. Acılar,hüzünler,sıkıntılar derken bayramda Danimarka yolcusuyduk en son.Eş dost akraba ziyaretleriyle,zengin sofralar eşliğinde uzun yemek fasıllarıyla,biraz soğuğu, biraz kasveti ve bolcada çocuk cıvıltısıyla dolu bir bayram geçirdik.
Döndük iş,güç,okul üçgeninde mekik dokumaya başlayıp hafta sonu hop, leblebi diyarı bu sefer benim memleketim olan Çoruma geçtik. Orada da aralıksız yemek yiyip teyze,hala,amca  dolaştıktan sonra, hiç durmadan akan bir burun,sulu gözler ve hapşırıklarla süzülüp kalan prensesi anneannenin kollarına bırakıp yine işe güce başladık.
Sağolsun annem bir haftada bizim minik hapşırık kelebeğini normal şartlara getirdi ve gitti.


Yine aynı denklemin üç bilinmeyeni olarak hayatımıza devam ediyoruz.


Kısaca özet olarak geçtiğim şuncacık şeyin arasında öyle çok şey varki yazmak istediğim.

Gelmeden önceki son gece Kopenag'ın ve hatta Danimarkanın ünlü eğlence parklarından Tivoli açıldı.İskandinav ülkeleri hep aynı sanırım, baharla birlikte açılan yerler Ekim Kasım gibi bir bir kapanıyor.Legoland,BonbonLand,Bagen ve buna benzer bir sürü yer kapalıydı.Hava erken karadığı için saat 6dan sonra dışarda  birilerini görmeniz pek olası değil.Hatta marketler,büfeler,alışveriş merkezleri taş çatlasa 6:30 -7:00 de kapı duvar kapalı.Böyle sessiz,sakin,rutin ve dingin bir hayat süren Danimarkalılar bizim gibi günde beş kere gündemi değişen, her kafadan bin ses çıkan insanlara göre çok tekdüze ve hatta sıkıcı hayatlar yaşıyorlar:)Hele kışın evden işe işten eve sürekli yanan lambaların veya mumların içerisinde mutlu,sakin ama loş hatta karanlık hayatlarını sürdürüyorlar.


Sakinlik onların topraklarında biten bir bitki gibi.Herkes karşısındakini ötekileştirmeden saygıyla muamele edebiliyor.Demokrasiyi her yerde ve kişide iliklerinize kadar hissediyorsunuz.Bizden öyle farklılar ki.Acelecilik,tezcanlılık,olaylar karşısındaki sabırsız mızmızcı tutumumuz bizi hemen ayıklayıveriyor sessiz -sakin- sarışın  topluluktan.Ama napalım bizde sıcakkanlı,enerjisi yüksek kıpır kıpır Akdeniz insanlarıyız:)


Noel yaklaştığı için etraf göz alıcı süslemeler ve alışveriş telaşeleriyle cıvıldamaya başlamıştı muhtemelen şu sıralar iyice artmıştır hediye alma faslı. Tivolinin açılma sebebi de bu alışveriş için oluşan kalabalık akşamları yemek yemekiçin hafta sonlarıda çol çocuk eğlenmek için Tivoliyi dolduruyor.Aslında lunapark ve kafelerin olduğu,hediyelik eşyaların satıldığı ama süslemeleriyle çiçekleriyle ve cıvıltısıyla inanılmaz bir atmosferi olan Tivoli  yılbaşına kadar açık.
Özelliklede çocukların birbirinden güzel oyuncakları görüp bayılmaması mümkün değil.Bizimkiler hava çok soğuk olduğu ve gündüzden de uyumadıkları için pek fazla eğlenemediler ama hayranlıkta etrafa bakıp, atlıkarıncadan el sallarken çok mutlu gözüküyorlardı .
Yurtdışında anne babalar bizim kadar pimpirik ve rahatsız tipler olmadıkları için alabildiğine özgür olan çocuklar sınırlandırılmıyor,baskılanmıyor.Millet olarakta eğlenmeyi,keyifle yaşamayı önemsedikleri için gereksiz sınırlandırmaları ve kuralları olmuyor.Biz ne yazıkki  başta milli bayramlarımız olmak üzere tüm özel günleri çocuklarımıza zehir etmeyi kural bildiğimiz için bir türlü zincirlerimizi kıramıyoruz bu konuda..






Herkese keyifli bir hafta diliyorum..
Ünlü yürüyen cadde.Bizde benzeri İstiklal diyebiliriz..








Bayram boyu dolup dolup boşalan şekerlik.



Görenlerin aklını başından zıplatan yaş sınırı tanımadan insanın kendini kaybedercesine yemek istediği şekerler..
Hediyelik eşyalar ve yılbaşı süslerinin büyüleyici görüntüleriyle dolu vitrinler..




4 Kasım 2011 Cuma

Bayram

Son günlerde etraftan o kadar çok acı haber aldım ki değil ki gülmek gülümsemeye korkar oldum.Üst kat komşumuzun en küçük kızı Amerikada geçirdiği trafik kazasında vefat etmiş.Üç gündür evlerindeki acı katmerlendikçe, bizde alt katta onlarla birlikte gözyaşı döküyoruz.Küçücük bir oğlancık annesiz,gencecik bir insan eşsiz,anne-baba  evlatsız kaldılar.O kadar acı bir tablo ki, tek kelime edememek, teselli verememek, acılarını azda olsa dindirememek insanı bambaşka üzüyor.Tek yapabildiğimiz ellerini tutmak, onlarla ağlamak varlığımızı hissettirmek.


Dünya anlamsız,dünya gelip geçici..Dert edip durduğumuz şunca gereksiz şeyin yanı başında ölüm gibi kocaman bir gerçek duruveriyor.
Tüm bu acılar yaşanırken, bayram geliyor.Acıları hafifletmek,yaraları sarmak eş dost akrabayı bir araya getirmeye vesile oluyor.
Biz buralardan çook uzaklarda Danimarka da olacağız.Bizim prenses babaanne-dedesiyle ve oradaki akrabalarıyla en önemlisi de kuzeniyle hasret giderecek.


Herkese güzel haberler alacağı,huzurlu ve mutlu bayramlar diliyorum.