Cumartesi gece başlayan kar Pazar sabahı etrafı öyle güzelleştirmişti ki insanın kendini sokaklara atası, yerlerde yuvarlanası geliyordu.Ama biz birazcık geç uyanmanın rahat-rahvan kahvaltı etmenin, arkasından gazete okumanın sonucu ancak öğleden sonra çıkabildik iki adım ötedeki parka.
Gerçi benim kışla karla aram pek yoktur.Tanıyanlar bilirler "güneş damlar içime" tadında şarkılar,30 dereceli sıcaklar püfür püfür esen rüzgarda efil efil üst baş giymeler bana daha hoş gelir,buz gibi karpuzun,limonatanın dondurmanın tadını ne sahlepe ne kestaneye değişirim.
Ama gelin görün ki bizim prenses tam bir kış düşkünü ,ellerini bile buz gibi suda yıkamanın,ayaktaki çorabı kapıdan girer girmez çıkarmanın derdinde her daim.
Hal böyle olunca soğuk moğuk demedik kardan adamımızı "Kardan adam yapalım burnuna havuç takalım" şarkısını söyleye söyleye yaptık pekte fena olmadı.Geçen seneki ucubeden sonra benim için sanatsal bir başarı olarak tarihe bile geçebilir.
Kardan adam, kartopu, biraz yürüyüş ve karlarda yuvarlanmanın ardından baktım bizimki parktaki bankın üzerini bir yandan süpürüyo bir yandan da "Anne biraz burda oturup dinlenelim mi?" diyo.Yorgunluktan uyumak üzere olan , Amasya elmasına dönmüş yanaklarından gülümseme hiç eksik olmayan bir halde eve yollanıyoruz.
Ama ben bu karlı yazılara çok bozuluyorum. Kıskanıyorum yahu!!!
YanıtlaSilKıskanmayınız efenim Ankaraya buyurunuz:) Yada sizin orda Balçova mı vardı kayak için oralarla da teselli bulabilirsiniz:)
YanıtlaSilbiz hiç kardanadam yapamadık ki :(
YanıtlaSilsizinkiyle idare edelim bari ;)
Ahh kıyamam yaparsınız inşlh kış bitmeden...
YanıtlaSil