20 Haziran 2012 Çarşamba

Gösteri

Bu cumartesi büyük bir heyecanla beklediğimiz bitirme gösterimiz sahnelendi.Bizim küçük hanım gayet güzel bir şekilde üzerine düşeni yaparken, bir sürü arkadaş edindiğini,sosyal bir çevrenin baya büyük bir parçası olmayı başardığını ,sevildiğini, değer gördüğünü ve herşeyden önemlisi büyüdüğü görmek,mutluluktan uçmama neden olurken diğer taraftan da hüzünlenmeme ve geçen yıllara şaşırmakla karmakarışık olmama engel olamadı .


Daha bir damlacıkken başladığı okulundan bu yıl  biraz da zorunlu nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kalacak miniğim.Benim iş çıkışları çılgın bir trafiğe girmem ve kışın ziyadesiyle çetin geçmesi sebebiyle sürekli geçe kalması, benim sürekli içimin burkulması böyle bir karar almamıza en büyük neden.


Allah pişman etmesin inşallah yeni yerde de en az burası kadar mutlu olur.Bu kadar profösyonel bir yaklaşım görebilir miyiz,bu kadar iyi öğretmenler bulabilir miyiz bilmem ama şimdilik akşam trafiğinde mahvolmaktan kurtulmak bile beni mutlu etmeye yetiyor.
Gösterimizde  bizim sınıf Karadeniz bölgesini tanıttı ve yöresel oyunlarını oynadılar.Sahnede o kadar sevimliydi ki hepsi, görevlerini büyük bir özen ve dikkatle yapıyor değişen müzikle başka başka ritimler tutturuyorlardı.


Tatlı bir anı,gülümsemeler, az biraz hüzün, bolca neşe ve sevinçle günü,belkide hayatımızın bir dönemini bitirmiş olduk.Şimdi geride kalan güzellikler ve anımsadığımız mutlu zamanları ardımıza alıp  önümüzdeki bol sürprizli günlere doğru yol alma vakti  bizim için....



15 Haziran 2012 Cuma

Tatlı Cuma...



Kaynak
Sıcak sımsıcak bir haftanın ardından güzeeel bir haftasonu diliyorum herkese.Denize yakın olanlar serin suların  keyfini çıkarsın..Ahhh tatil sen ne güzel şeysin böyle...







13 Haziran 2012 Çarşamba

Kuzum Büyüyor...



En sevdiğim hayvan zürafa.Aslında hayvanlarla çok içli dışlı bir ilişkim yok ama hayvanat bahçesinde gittiğimizde dakikalarca o zerafeti , güzelliği izlemekten kendimi alıkoyamamıştım.Yavrularını öpüp koklayanları  ,incecik boyunlarıyla yavaşça eğilip aldıkları yemi zarifçe yiyenleri izlemek apayrı bir keyif bambaşka bir sanat eserine şahit olma haliydi benim içim.




Sanatın gerçek Sahibine şükürler olsun varlığını sadece  gözler önüne sermiyor, sanatlı ve güzelliklerle dolu yaratıyor etrafımızdakileri.


Bu resimlere pinterestte bakarken benim kuzumun da küçüklük resimlerine,mini mini bebeyken tombul tombul elleriyle bişeyler karıştırırken,ordan oraya zıplarken ki hallerine de bakasın geldi.Duygulandım,sevindim,üzüldüm kısaca dalgalandım birden.Mini mini okullu oluşunu, tüm gün kreşte kalmasına içimin kıyım kıyım kıyılmasını,doğru dürüst aylarca rahat ferah tatil yapamayacak olmasının yüreğime tonlarca yük bindirmesini düşündüm, bir kere daha dalgalandım.
Büyüyor, sağlıkla büyüsün bunlar dert değil, insanlar  nelerle uğraşıyor,savaşlar,kıtlıklar,açlıklarla ve bin türlü bela ile uğraşan nice anne var dünyada diyerek derdimi dağıtıyor sonra bir kuzu resminde tekrar başa dönüyorum.


İçimdeki çalışan, sulu gözlü,romantik ve maceracı   anne bırak git herşeyi birazda oluruna bırak inceldiği yerden kopsun  derken mantıklı,kontrollü,planlı programlı anne saçmalama gül gibi işin,zor bela kurduğun bir düzenin var çocuk sadece güle hoplaya büyümez ihtiyaçları gereksinimleri var diyor.


 Bu dırdır bitmez benim kafamda burada bırakıp size buz gibi limonata tadında bir gün diliyorum:)


Kaynak

12 Haziran 2012 Salı

Film Önerisi

Amerikan sinemasından sıkıldım diyorsanız  alternatif olabilecek bir film öneriyorum  size :Intouchables.Tv de fragmanını görüp aklımının bir köşesine yazdığım filmi, eşim sana farklı bir film buldum diyerek getirdiğinde tesadüf olamaz bu  filmi izlemem gerekiyor demek diye düşündüm:) Sakin dingin bir Avrupa filmi için bir iki saatiniz varsa bence hoşunuza gidecek,pişman olmayacaksınız.






Fransız yapımı gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmış komedi-dram tarzı sıcak bir insan hikayesi Intouchables.
Olmaz olmaz dememek lazım ,insanın başına herşey gelebilir ,hayat süprizlerle dolu dedirten bir hikaye filmin konusu.

Multimilyoner,entellektüel bambaşka bir hayatın insanı olan Philippe, yamaç paraşütü yaparken geçirdiği bir kaza sonucu boynundan altını kullanamaz hale gelir felç kalır.Senegal göçmeni zenci Driss ise işsizlik geliri ile ilgili bir belge imzalatmak için Phillippe nin malikanesine gelir ve bir anda kendini saray gibi evde deneme için işe alınmış bulur.

Çok farklı yerlerden neredeyse hiç ortak yönü olamaz diye düşünülen iki insanın inanılmaz dostluğu ve sıcak halleri ezber bozan bir duruma dönüşür.Philippe belkide tekrar hayattan zevk almaya başlar.

 François Cluzet'i özellikle beğendimi söylemeliyim.Mektup arkadaşıyla buluşurken yüzünden geçen duygularının,  aydınlanmanın, heyecanlanmanın ,tedirgin olmanın akışını öyle hissettirdi ki gerçekten o anı yaşadım. Filmde  dikkatimi çeken bir  başka tarafta  arkadaki müzikleri.Özellikle klasik müzikler ve  arkada piyano ile çalınan enfes parçalar beni benden aldı.Buyrun bir örnek burada:)


İyi seyirler:)

11 Haziran 2012 Pazartesi

Ufak Değişiklikler

Uzuun upuzun bir ara vermişim yazmaya.Bahar bitti yaz geldi buralara.
Evdeki bir takım tadilatlar,bitmeyen iş- güç,eksikler yapılacaklar beni buralardan ve başka bir çok uğraştan alıkoydu.
Öğretmenlere çok  özeniyorum, iki ay yaz tatili güzelce 15 gün kış tatili bol vakit demek, tam dinlenmek demek, sıkıştırılmış programlarla koşturmacaları tatiller yerine sere serpe  dinlenilen  uzun tatiller demek.Neyse öğretmen olmadığıma ve olamayacağıma göre hayıflanarak anı günü berbat etmenin anlamı yok.


Bizim küçük hanım artık beşiğine sığmaz olduğu için kendisine bir yatak hatta işi büyüterek bir takım alalım diyerek yollara düştük.tık tıkÇok güzel takımlar yapmışlar bayıldım açıkçası ama düşündükçe bana çıkacak iş, odayı yeni baştan ayarlama,boya badana,perde halı işleri aklıma geldikçe bu işten caydım.Birde fiyatlar cidden dikkate değer rakamlardan oluşuyor açıkçası henüz odasının hangi renklerde olduğu umurunda bile olmayan bizim zıp zıp prensesin biraz daha büyüyünce bu tip bir odası olması olmasının daha mantıklı olacağını düşündüm.Şimdi yeterince renkli cıvıl cıvıl bir mekanı var gayette yeteceğini düşünüyorum. 
Böyle bir çark edişten sonra "İkea bizimde evimizin herşeyi ol" diyerek yollandık İkeaya.Biraz daha kararsızlık yaşadıktan sonra karyola,yatak ve cibinlikten oluşan üçlü bir kombin yaptık ve kaptığımız gibi eve geldik.tık tık 


Babamız sağolsun pıt diye kurdu yatağı, bizimkide bayıldı.Cibinlikte takılınca iyice hoşuna gitti. İnşallah bundan sonra gece gelen davetsiz misafirden kurtulacağız:)
Ben herhalde güzel kekler pastalar yapan,yemekler döktüren bir anne olamıycam sanırım:( Mutfakla aram hiç düzelmedi bu gidişlede düzelmeyecek. Bende bu açığı keserek biçerek yapıştırarak kapamaya çalışıyorum:) Şu kadar hengamenin içinde küçük hanımla oturup bi sürü kağıt kestik ve bu kağıt topları yaptık.




 Yaptığımız siteyi yazacaktım ama nereye kaybetmişim biraz kesmek biçmek uzun sürüyor ama ortaya çıkan sempatik şey yorgunluğa değiyor.Sanırım yılbaşı için yapmışlardı bu süsü ama renkli kağıtlardan da hiç fena olmuyor.Lambaya taktık bir gelip geçerken bakıp mutlu oluyoruz:)


Ufak tefek değişiklikler boylarından büyük renkler katıyorlar hayata:)




Herkese mutlu bir hafta diliyorum. 

16 Nisan 2012 Pazartesi

İzmit'te İlkbahar


Haftasonunu yağmurlu-güneşli, parçalı bulutlu - deli rüzgarlı hava eşliğinde İzmitte geçirdik.Kocaman bir küçük şehir sanki İzmit.Büyük şehrin hemen hemen tüm olanaklarına sahip,ama bir tarafıyla hala taşralı.Küçük bir Anadolu şehri havası taşıyan gezilesi,görülesi,yaşanılası bir yer.
Annemler buraya taşınalı beş yıl bitti.Bu süre içinde sık sık geldik gittik,gezdik dolaştık.Ne kadar annemlere sevmiyorum dönün artık Ankaraya desemde bazen işi gücü bırakıp buralara mı yerleşsek çol çocuk büyütmekte kolay olabilir diye düşünmeden edemediğim,ulaşımı rahat İstanbula bir adım,doğal güzellikleri saymakla bitmeyecek bir yer aslında.

Anneciğim biraz daha toparlayıp iyileşmeye başlayınca ,doktorun verdiği süre de dolunca kendisini evine bırakmak için yollara düştük.Hafta sonu bir açıp bin kapayan havanın eşliğinde güzel iki gün geçirip kalbiminde bir parçasını orada bırakarak döndüm Ankaraya.Her ayrılık gibi bu da bolca hüzünlüydü.Yolculuk;  hayatı,sistemsel düzeni ıvırı zıvırı bir kere daha düşünüp olana razı olmaktan başka çare bulamayıp, yine bol bol üzülüp bir taraftan da  bizim minik prensese teselli vererek, teskin etmeye çalışarak  geçti.
Güzel taraflarına gelirsek İzmitin incisi Seka park tam bir lalezar,yolunuz düşerse mutlaka görün derim.O kadar ferah,geniş güzel düzenlenmiş bir parkki çocukların bayılacağı büyüklerin beğeneceği herşey düşünülmüş.Buyrun bir kaç görüntü bence görülmeye değer.


Herkese laleler kadar anlamlı,renkli ve parlak bir hafta diliyorum:)


8 Nisan 2012 Pazar

Balkon Sezonunu Açtık!


  Evde tam bir "bahar yeryerinden oynaması" var.Oturma odasının koltukları kaplanmak üzere gönderildi.Kumaş zor bela seçilerek bu işe start verildi.Ama son anda beğendimiz kumaş mağazanın elinde olmadığından dokunup gelecek yani bu iki hafta oturma odasız yaşayacağımız anlamına geliyor.Duvarları için duvar kağıdı beğenmek ondan daha beter zor bir işti ama o da başarıyla tamamlanıp tam ustalarla konuşma aşamasına gelinmişti ki duvarın bazı işlemlerden geçmesi gerektiğini söylediler,şimdilik beklemede.:( Banyodan küvet söküldü duşa kabin ve teknesi geldi ama servis dolu olduğu için salı günü gelmelerini bekliyoruz salonun orta göbeğinde duş teknesi ve kabin bekliyor:(

  Tüm bu hengamenin içinde sakin olarak yaşayabilmemi havaların tatlı bir rehavet,yorgunluk ve huzur vermesine bağlıyorum.Normalde çoktan en ufak birşeyin bile bana batmasının,ortalıkta barut gibi gezmenin en doğal hakkım olduğunu düşünmenin gerektireceği bir durumu orta yerinde yaşarken gayet amaaan napalım hayırlısı diyebilmemin en önemli sebebi gözünü sevdiğim bahar:) 

  Kışın üzerimden silindir gibi geçmesinin ardından  gördüğüm ilk yeşil yaprakla küllerimden doğdum galiba.Yapılacaklar listesini uzattıkça uzattım. Battı balık nereye giderse peşindeyiz sloganıyla sıvadık kolları.Elbet sonunuda görür evin yeni halini sizlerle paylaşırım.
  Bu arada balkon sezonunu açıp ilk kahvaltımızı yaptık.Annemin hastalığından ötürü ziyarete gelen  dostlar sayesinde evimiz bu sıra hiç çiçeksiz kalmadı.Sularını değiştirdikçe 
açan, güzelleşen karanfiller,krizantemler masamıza güzellik katıyor.Hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum ve tüm hastalara bir kez daha şifalar diliyorum.
Akşamı bu sıralar ve herzaman hayranı olduğum çilekli tartoletle bitiriyorum.hımmmmm

 İnşallah haftanın tümü hafta sonu kadar sakin,keyifli ve ılık bahar rüzgarlarıyla geçer..

2 Nisan 2012 Pazartesi

İyi İnsan Olabilsem

Kaynak

Hep iyi olabilsem, pozitif, umutlu, insanlara sevinç saçan...Hiç sinirlenmesem,hırçınlaşmasam.Dünyanın tüm yükü omuzlarıma da binse, yinede umutlu olabilsem, yıkılmasam, yorulmasam sakin kalabilsem.
Bu yetenekler insana yaratılıştan verilen haller mi yoksa çalışa çabalaya uğraşa didine iyi olmak için yol katedilebilir mi?
Bir yere kadar sakinliğimi koruyabiliyorum olayları doğru analiz edebiliyor yardımcı,sevecen ve mutlu olabiliyorum ama bir noktadan sonra benim bünye bazı yükleri çekmemeye yorgunluk belirtileri göstermeye huzursuz olmaya ve çileden çıkmaya başlıyor.Uykusuzluk ve evde beni bekleyen işlerin hafta içi veya sonu günden bağımsız olarak  aynı oranda olması, hatta bazı zamanlar çok daha fazla yüklü olması, beni iyice çileden çıkarıp patlamaya hazır barut halini almama neden oluyor.
Her yerde stres odaklarını mıknatıs gibi çekip, olmayacak şeyleri kendime dert ediyor, çaresizlikten bunalıp sağa sola saldırıyorum.Küçük hanım damarıma itinayla basarken sabrımın kalan son damlalarını bitirip bende avaz avaz bağırırken buluyorum kendimi.
Biraz dinlenmeye,tatlı ılık güneşe,belki açık havaya ufak bir seyahate ama illaki dinlenmeye ve uyumaya ihtiyacım var.


Herkese huzurlu bir hafta pişman olacağı şeyleri yapmadan geçireceği güzel günler diliyorum.


26 Mart 2012 Pazartesi

Günler Günlerin Ardından...

Kaynak
        Uzun ve yorucu Mart son günlerinde gülümser sıcacık güneşiyle içimi ısıtırken, bugün nihayet biraz daha normale dönen hayatımızla kaldığımız yerden devam ediyoruz.


      Küçük hanım bir haftadır düşmeyen ateşi, türül türül tüten gözleri, akan burnu ve küçülen suratıyla  perişan yatarken,uykusuzluk bir taraftan yorgunluk bir taraftan iş güç mücadeleye her cephede devam ederken,annem yavaştan toparlanmaya, bahar ufaktan gelmeye başladıkça   ne yaşarsak yaşayalım düzenin bir şekilde devam ettiğini farkettim.Normalde bu  rutinde yaşamak sıkıcı ve donuk gelse de aslında  sessiz sakin aynı düzeninde giden şeylerin ne kadar da kıymetli olduğunu düşündüm ve şükrettim.


           Bu günler içinde güzel şeylerde oldu. İpek hanımın çiftliğini neredeyse bir sene önce bir şekilde rastlamış ve sipariş için mail atmak istemiştim. Gel zaman git zaman geçen hafta bir mail attım.Pınar hanım önce listesine yeni müşteri ekleyemeyecek kadar yoğun olduğunu söyledi ama sonra mailimde bizim minik prensesin bebeklik resmini görünce dayanamamış telefonumu istedi kendisiyle tanışmış olduk.Çok içten, samimi, sıcakkanlı bir intiba oluşturdu bende, torunundan bahsetti.:) İnternette bir sürü yorum,mesaj ıvır zıvır da okusam ben kendi adıma gelen ürünlerden de Pınar hanımın sıcaklığından da memnun kaldım.Cesaretine, büyük şehri arkasında bırakıp büyük bir risk alarak bir çiftlik evinde yaşamaya başlamasına  hem imrendim,hem ne kadar büyük bir cesaret olduğunu düşündüm.Fikir sahibi olmak isterseniz sitesi burası tıktık.
Bizden haberler şimdilik böyle hastalık biraz daha hafiflemiş gözüküyor,bugün okula pekte istekli olmayan bir dönüş yapıldı.Bu hafta için en büyük isteğim gelen baharla birlikte sıkıntılar,üzüntüler ve hastalıklar hafiflemesi yeni umutların,kıpır kıpır heyecanların canlanması.:)
 Herkese mutlu bir hafta diliyorum..

9 Mart 2012 Cuma

Zor Günler

tık
Bazen öyle bir an gelir ki tüm kara bulutlar bir araya gelip, ortalığı toza dumana bular.Tüm olumsuzluklar, karamsar haberler zorluklar birden sözleşmiş gibi aynı anda  toplanır.İşte belki ömrün imtihan olmasının sırrı buradadır.O süre zarfındaki sözlerimiz, davranışlarımız, hallerimiz, içimizden geçenler, dışımıza taşanlar, hepsi dünya sürgününün hikmetini haykırır yüzümüze, tabii duyabilirsek.
Çok zorlanırız, çok bunalırız, çaresizlik elimizi kolumuzu bağlar, sadece Sonsuz olandan medet ummak gerektiğini bir kere daha anlarız.Günlük rutinlerin, boş ve anlamsız uğraşların, gereksiz üzüntülerin ne kadar basit ve pespaye olduğunu anlarız ama yine yine yine ısrarla tekrar unuturuz.
Buralarda olamadığım dönemde annem bir ameliyat  geçirdi, şükür şimdi toparlamaya başladı,kayınpederim ömrünün en zorlu imtihanlarından birini verdi. Kanser teşhisiyle geldi ama çok şükür umutla ve şükürle ve temiz    tahlil sonuçlarıyla döndü.Kar yolları kapadı, minik prenses başka bir evde iki gün vakit geçirdi,ben bir sandalye tepesinde de gece geçirebileceğimi,en ufacık bir problemde bile bıdı bıdı mızmızlanmanın ne kadar anlamsız olduğunu, sağlığın en büyük nimet olduğunu,dışarıda sayısını tahmin bile edemeyeceğimiz bir sürü insanın ufacık umutlara yardımlara belki sadece gülümseye bile ihtiyaç duyabileceğini   idrak ettim.
Tüm bu olanlar fırtına gibi geldi ama  çok şükür şimdi sakinleşti ve normal halimize dönmeye çalışıyoruz.


Herkese sağlıkla,keyifle geçireceği güzel bir hafta sonu diliyorum.

8 Şubat 2012 Çarşamba

Hafta Sonu

Ankara da yaşayanlar bu sene kara,kar topuna kardan adama ve bilimum kar faaliyetini doyasıya yaşama fırsatına doydu.Yada en azında ben doydum.Dışarıda gündüz bile -10 lu dereceleri görüp en az 3 cm buz üzerinde yürümede uzmanlaştık.Hafta sonu güneş az da olsa kendini gösterdi de, bu kadar zorluğun yanında, pırıl pırıl parlayan karlarla  enfes manzaralar görüntülere şahit olduk.


Bizim küçük hanım ise havaların soğukluğu sebebiyle gelen anneannesiyle vakit geçirip okula gitmemenin keyfini sürüyor.Onun okula gitmemesi benimde işime geliyor zira yollardaki kar buz korkutacak şekilde tehlikeli.Akşamları kreşten ben aldığım içinde benimde bu sıra kreş mesayim olmamış oluyor.


Durum vaziyetimiz böyle iken taa kurban bayramında babaannemize ziyaret için gittiğimiz zaman aldığım kağıtlarla faaliyet yapmak için bundan güzel vakit olmaz deyip aldık elimize makasları. Kırp kırp kırp yapıştır yapıştır yapıştır bundan büyük bir mutluluk var mı dünyada:)


İşte yaptığımız pano.Bu kalpli tablo ateşini kalbimde ilk yakan sevgili cafeNohut 'u anmadan geçmeyeyim ilk onun bloğunda görüp vurulmuştum:)
Kesip biçtikten sonra arkada kalan pisliği temizleyip yattığımızda mutluluktan ikimizinde ağzı koyaman bir yay şeklini almıştı.Sabahsa ilk iş fotoğraflarını çekmek oldu."Anne yeter  amma da çektin" nidaları eşliğinde kahvaltıya geçerken hala mutluyduk:)






Çekmişken oturma odasına astığım bir kaç parça bir şeyi de çektim. Astığım bu resmi şimdilik  tabloyla yer değiştirdim ama o resmide çok seviyorum bakalım bizde değişiklik bitmez her an her şey yerinden olabilir.








Balkonumuzun kış hali,emektar mor bisiklet ve ailemizin dördüncü ferdi kuşumuz "Limon"da karşılarınızda.




Haftanın ortası oldu ben ancak yazabildim güzel bir hafta dilemek için geç kaldım ama bundan sonrası için tüm güzel dileklerim sizinle.


Penceremden baktığımda lapa lapa olmaya az kalmış bir halde karın yağdığını görüyorum makinam yanımda olsaydıda bu halide çekseydim.Tam bir şölen,muhteşem :) Gidip kendime bir bardak kahve alayım:)

31 Ocak 2012 Salı

Julie &Julia

Son zamanlarda izlediğim keyifli bir film Julie & Julia.
Hele Merly Streep seviyorsanız  mutlaka izleyin.Bende bile yemek pişirme isteği uyandırdığına göre artık gerisini anlatmama gerek yok sanırım.Kendime döküm tencere alma planları yapmaya başladım bile.
E o zaman ne diyelim bu karlı buzlu soğuk geceler için iyi bir seçim olabilir.
Bon appétit..:)


A bu arada yakında Fransaya gitme hazırlığı içinde olanlarada duyrulur;) (bir arkadaşım bir haftalığına Parise gidiyorda) izlemeden gitmeyin gidip bol tereyağlı lezzetlerden tatmayı ihmal etmeyin efenim.


22 Ocak 2012 Pazar

Küçük Şeyler





Kış olanca güzelliği ve şiddetiyle devam ediyor.Biz ise karne almanın sevincini,miniğimize sömestirde bile tatil yaptıramamanın burukluğu,dost meclislerinin keyifliliği,yakamızı bırakmayan hastalıkların sönüklüğü içinde bir gülümser bir hüzünlü, parçalı bulutlu hallerle her şeye,her hale,her koşula rağmen ümitlerimizi taze,şükrümüzü daim tutmaya çalışıyoruz.Birkaç küçük kare ile birlikte sizlere keyifli pazarlar diliyorum.


Ofisteki penceremden görünen günün her saati tarif  edilmez güzelliklere bürünen gölün akşam üzeri hali.





17 Ocak 2012 Salı

Kardan Adam Yapalım Burnuna Havuç Takalım...



Cumartesi gece başlayan kar Pazar sabahı etrafı öyle güzelleştirmişti ki insanın kendini sokaklara atası, yerlerde yuvarlanası geliyordu.Ama biz birazcık geç uyanmanın rahat-rahvan kahvaltı etmenin, arkasından gazete okumanın sonucu ancak öğleden sonra çıkabildik iki adım ötedeki parka.


Gerçi benim kışla karla aram pek yoktur.Tanıyanlar bilirler "güneş damlar içime" tadında şarkılar,30 dereceli sıcaklar püfür püfür esen   rüzgarda efil efil üst baş giymeler bana daha hoş gelir,buz gibi karpuzun,limonatanın dondurmanın tadını ne sahlepe ne kestaneye değişirim.


 Ama gelin görün ki bizim prenses tam bir kış düşkünü ,ellerini bile buz gibi suda yıkamanın,ayaktaki çorabı kapıdan girer girmez çıkarmanın derdinde her daim.
Hal böyle olunca soğuk moğuk demedik kardan adamımızı "Kardan adam yapalım burnuna havuç takalım" şarkısını söyleye söyleye yaptık pekte fena olmadı.Geçen seneki ucubeden sonra benim için sanatsal bir başarı olarak tarihe bile geçebilir.


Kardan adam, kartopu,  biraz yürüyüş ve karlarda yuvarlanmanın ardından baktım bizimki parktaki bankın üzerini bir yandan süpürüyo bir yandan da "Anne biraz burda oturup dinlenelim mi?" diyo.Yorgunluktan uyumak üzere olan , Amasya elmasına dönmüş yanaklarından gülümseme hiç eksik olmayan bir halde eve yollanıyoruz.







15 Ocak 2012 Pazar

Uzuuun Bir Aranın Ardından..

Bir ay olmuş bir günde geçmiş buraya tek satır yazmayalı.Ne kadar yoğun yaşamış ne kadar çok koşturmuşum.Bir soluk alıp bir iki satır bile yazamamış tek bir fotoğraf karesi ekleyememişim.Ama sizlerin yazılarını okumak arada küçük yorumlar yazmaktan da geri durmadım hani.Burası benim bir parçam oldu çaktırmadan ve yavaştan.


Neyse efendim uzun ve yorucu 2011 i de geride bıraktıktan sonra sıfır km henüz tarih atarken alışamadığımız 2012 ye girip , ilk ayını da yarılayıverdik.Buraya bu yüzden daha sık uğramalıyım, zira geçip giden günlerde neler yaşayıp görmüşüm,nelere üzülüp nelere sevinmişim toparlamakta güçlük çekiyorum .


Yazmadığım dönemde neler yaptım?Kısaca özetlemek gerekirse uzun kış gecelerinde bol bol misafir ağırlayıp bol bol misafirliğe gittik.İnsan ailesini seçemeden içinde büyür, sonrasında seçtiği dostlarıyla ailesini genişletir.Gerçekten sizi içine alıp keyifle sürecek muhabbetten daha iyi gelen,ruhu doyuran,kırıklıkları yaraları bereleri tedavi eden, gamı kasaveti dağıtan başka  bir şey olamaz.İyi ki dostlar,arkadaşlar var, iyi ki onlarla tanışmak kaynaşmak nasip olmuş.


Böyle bir girizgahtan sonra,dün gece başlayan ve etrafı bembeyaz bir sonsuzlukla kaplayan karlı bir pazar sabahı bu satırları yazmak istememin nedenini tahmin etmişsinizdir, dün tamda anlattığım gibi   keyifli bir akşam geçirmemize sebep olan dostları buraya yazarak tarihe küçük bir not düşmek istedim.
Üçü de birbirinden şeker, birbirinden muhabbet dostla, lezzet patlaması yaşatan muhteşem bir yemek ve keyifli sohbetin ardından lapa lapa yapan karın apayrı bir güzellik kattığı gece unutulmazlar arasına çoktan girdi.Birbirinden güzel haberlerin ve gelişmelerin yaşandığı türlü deneyimin gırgırla ve kahkahayla yaşandığı (prenses ve alaturka durumlar:)) geyiğin belinin kırıldığı,muhteşem tatlıların tadına doyulamadığı harika bir geceydi.


Gepgeniş evlerinde gönül darlıklarıyla yaşayanlara inat, kutucuk evinde bizi yüksünmeden ağırlayan gönül zengini ve genişliği sahibi sevgili 'Lady' H.,sevinçli haberiyle içimize neşe saçan, gelişmeleri merakla beklediğimiz sıcak,samimi dost G.,ve en kıdemli dostluk sıralamasında başı çeken her zaman sempatik, her daim güler yüzlü pozitif enerji kaynağı biricik E.  iyiki varsınız,sizinle vakit geçirmek sıcak kumlardan serin sulara atlamak gibi;)
En kısa zamanda ayarlanacak yeni bir organizasyonda görüşmek üzere.Esen kalın:)



Not:Kardan adam yapalım diye tutturan  miniği daha fazla bekletmeden acilen dışarı çıkıyoruz.Kardan maceralarımızla çok bekletmeden gelicez.Mutlu kalın..:)