24 Nisan 2011 Pazar

Bol Faaliyetli,Kitaplı,Sinemalı Hafta Sonu

Bahar,bize göz kırpıp yeniden yuvasına döndü.
İki gün açan güneş ağzımıza bir parmak bal sürerken, yağan yağmurlar içimizi yıkadı,arındırdı bir daha yıkadı hatta çitiledi.Artık kurumayı bekleyen güneşe hasret çamaşırlar gibiyiz:)
Neyse, "Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan "şiirini söyleye söyleye hafta sonuna başladık.Fakat bizde bir terslik var, hava açık ve güneşli olduğunda bol bol evde takılıp,öğle şekerlemelerini abarttık, hava bozup soğumaya başlayınca "napsak dışarda mı yesek?" demeye başladık.
Cumartesi akşam, çocuk kitapları bölümünden kendimi alamayıp prensese bir sürü güzel kitap alırken kendi çocukluğumun sisli bulutlar ardındaki silüetiyle karşılaştım.Ayşegüller elimde çiçek açtı,Tübitak kitaplığının benim çocukluğumda neden bu kadar erişilmez olduğunu düşündüm.Sahi neden kitap bulmakta, almakta kolay değildi bizim çocukluğumuzda?
Kendi çocukluk okuma serüvenimi tekrar yaşamak, Yuvasız Çocuktan,Küçük Prensesten kesitler hatırlamak beni derin tefekkürlere gönderdi.İnşallah bu nesil nasılsa tüm bu kitapların çizgi filmleri var deyip güzelim kitapları okumamazlık etmez.Yastık altında kitap olmadan insan nasıl renkli rüyalar görebilir ki?Benim arkadaştan çok kitabım olduğundan mıdır nedir, benim için hiç bir film kitabın yerini tutamaz, helede kalbimde mimli olanlar. Ne kadar güzel çekilirlerse çekilsinler kitabın lezzeti ayrıdır bende.
Bu kadar tefekkürden ancak sıcacık bir kahve ile ayılırım deyip elimde tutamadığım kadar sıcak bir kahveyle eve yollanırken gecenin tahmin ettiğimden uzun süreceği aklıma hiç gelmemişti.
Prenses derin uykunun kollarında bir o yana bir yana savrulup dururken, bende yatağımda dört dönüyordum.Kahveden mi öğle şekerlemesinin uzamasından mı anlamadım uyku bir türlü semtime uğramaz oldu.Bu sırada "Mahremin Göçü" bitti,ipod un şartı bitti, hatta gece bitmeye yüz tuttu saatler sabah 4'ü gösterdi, benim gözlerde ışık bitmedi.
Bir ara nasıl olduysa dalıvermişim, prensesin fırt fırt burnunu çekme sesiyle, yepyeni yağmurlu bir sabaha uyanmış oldum.




Pazar sabahı bir ilk yaşadık, ilk kez prensesle sinemaya gittik.Ülkerin 23 Nisan için sinema hediyesi olduğunu görmüştüm internette.Bu tip bedava meselelerde aslında hiç şansım yoktur.Ama hadi bakalım madem erken kalktık nasip belli mi olur diyerek 11:15 seansı için şansımızı deneyelim dedik.Ne gişede ne salonun önünde beklediğim kalabalık yoktu rahat,sakin, sanki hergün sinemaya gider gibi gittik yerimize oturduk.Ne bir itiraz ne bir mızmızlanma olumsuz bir şey yoktu.Olsaydı şansımı hiç zorlamayı düşünmüyordum zaten.Evin yolları taştan, uykunun yolları inci mercandandı . En büyük korkum ise , filmin ortasında geliverme ihtimali yüksek olan çişti. Sürekli ikaz kontrol ve uyarmalar mı işe yaradı yoksa benim prenses gerçekten mi büyüdü bilmem hiç bir sorun yaşamadan bitirdik filmi.
Çocuklara sadece film hediye etmekle kalmamış çıkıştad a süpriz kutusu hazırlamışlar. Doğrusu çocuklar filmden bile daha çok bayıldı şeker,lolipop,kek,süt ıvır zıvır kutusuna.
Bu sinema etkinliğinin sadece büyük şehirlerde değil neredeyse ülke çapında olmasını ise ayrıca ayakta alkışladım sonuçta bizim burnumuzun dibi ama küçük şehirlerde küçük bütçelere sahip ailelerin çocukları için çok çok büyük bir hediye.Teşekkürler Ülker çocukları gülümsetmeye devam edersin inşallah...
Sinema faslından sonra prensese baloncuk yapan  zımbırtıdan ve bir tanede Meraklı Minik alıp eve yollandığımızda kalan enerjimizle neler yapabileceğimizle ilgili plan yapıyorduk.Şimdikiler hakikaten bolluk içindeler. Bizde kendi yakalayamadığımız fırsatları,yada tam tadını çıkaramadığımız gözümüzün gördüğü herşeyi evlatlarımıza alıp,yaşatıp yaşayıp hep kendimizi hem onları mutlu etmeyi hedefliyoruz sanki.
Elimiz kolumuz yine gerli gereksiz bir sürü şeyle eve vardığımızda, dergiden çıkan oyunu oynamayacağımızı bile bile  sırf birlikte yapalım diye kesip,yapıştırıp hazırladık.Baya keyifli vakit geçti.
Son  kırpıkları da çöpe attığımızda kaliteli vakit falan filan gibi kavramların, bu yaşadığımız hafta sonunun bir sürü anında yaşadıklarımızı kastettiğini anladım.Sanırım keskin planlar arasına sıkıştırılmadan yaşanan rahat bir haftasonu,zihnen ve bedenen dinlenmenin ta kendisi.


Ev dağılıyo,ütüler duruyo ve daha bir çok şey bekliyor ama bir çocuğu helede kendi çocuğunu,sıkıntı etmeden,yapılacak işleri düşünüp altında ezilmeden,   mutlu etmiş olmanın verdiği keyif herşeye değer...   

4 yorum:

  1. Son paragrafta bahsi geçenleri uygulamış olmanın verdiği huzur tarif edilemez değil mi:)

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle,kesinlikle,kesinlikle..İnsanın kalbinde eksik ne varsa tamamlanıveriyor..:)

    YanıtlaSil
  3. Ayşeğül kitaplarını görünce eskilere gittim.Çok büyük keyifle okuyordum ayşeğül serisini.Resim kalitesi çok güzeldi sanki gerçek gibi.Hep onun gibi bir bebeğim olsun isterdim.

    YanıtlaSil
  4. Abideciğim, insanda bir duygulanma, bir eskiye gitme,resimlere doyamama oluyor.Bende sırf bunlardan sebep görür görmez atladım.Çizimler o kadar sempatik ki..
    kitabın içinde de resimler çekmiştim abartmayım diye koymadım.Çocukluğuna dönmek istersen al bir tane arada bak derim:)

    YanıtlaSil