İkinci kez anne olduktan sonra kendimle ilgili büyük değişiklikler olduğunu keşfettim.Bu farklılıklar annelikle mi,yaşla mı,hayatın yıpratıcılığı ve törpülemesiyle mi gerçekleşti bilinmez ama bir kaç sene önceye göre bir çok konuda kendimde bariz farklılıklar görüyorum.Unutmadan yazayım, evde olduğum mutlu bahtiyar günlerimin de hatırası olsun diye tarihe not düşmek istedim.
İlk bebekte hayatımın orta yerine atom bombası düşmüş gibi olmuş, bir daha asla hayatıma geri dönemeyeceğimi sanmıştım.Geceler bitmek bilmiyor, gündüzler yetmiyor koşturmaktan üzerimdeki pijema hiç çıkmıyordu.Acınası bir haldeydim tek kelimeyle "looser" dım,bitmiştim.Tamam annelik çok yüceydi, şöyleydi böyleydi,bebek sağlıklıydı büyüyordu ama olan bana olmuştu.İşe döndüğümde bir yandan vicdan azaplarıyla kavrulurken,öte taraftan özgürce elimi kolumu sallayarak gezmenin verdiği hazla da dört köşe oluyordum.
Bu sefer öyle değil.Ev beni adeta bağrına bastı.Neredeyse balkona bile çıkasım yok ve bu durumdan şikayetçi değilim.Yine uykusuz kalıyor doyur,temizle,yatır,kaldır,doyur döngüsü içinde dolanıyorum ama hayatımdan çok memnunum.Biri ağlarken öteki bişiy söyleyip avaz avaz şarkı söylemeye başladığında bile çıldırasım gelmiyor.Kulaklarım sese mi duyarlılık kazandı yoksa bende duyarsızlık zırhı mı gelişti bilmem ama eskisi kadar çok paniklemiyor, sakinliğimi muhafaza edebiliyorum.
Mutfakla aram malum, pek hoşlanmayız birbirimizden ama nolduysa bu süre zarfında en azından bazı konularda anlaşır olduk.Özellikle son bir ayda o kadar çok kek pişirdimki bir kez evde yumurta kalmadığını farkedip kek için komşudan yumurta isteme girişiminde bile bulundum.İnsanlık için üfürükten teyyare ama benim için inanılmaz olan bu anı yaşadıktan sonra pişen kekten dilimleyip komşuya ikram ettim.Evet, ben artık ev hanımı olmuştum bu duyguyu yaşamak beni dehşete düşürmekle beraber garip ve anlatılmaz bir rahatlıkta verdi.
Ne çocukken, ne genç kızken bu tip durumlar değil hayal,aklımın ucundan bile geçmediğinden midir nedir 35 'e yaklaşırken bacasından duman tüten mutlu bir yuvanın orta göbeğinde yaşamanın güzellikleri başımı döndürüyor sanırım.Tabii ki sorunsuz değil hiçbir şey ,deliler gibi çalışan babamız,yalnız geçen geceler, viyak ciyak olduğumuz zamanlarda eksik olmuyor hayatımızdan,Farklı olan bu kaosun içindeki huzuru yakalabilmem sanırım, yaşadığım durumun insanı dehşete düşürmesinden öte garip bir rehavet vermesini keşfetmem.
İş hayatı bana milyon yıl önce tarih öncesi çağlardan göz kırparken, ben eve sindikçe siniyor kozamdan hiç çıkmak istemiyorum.Sanki çıktığımda aynı gün bu ev hanımını öldürüp yine dört bir yana koşturan koşturdukça yıpranan,pörsüyen,mutsuzlaşan bir varlığa dönecekmişim gibi hissediyorum.
Bendeki haller böyle dostlar hayır mı şer mi bilemedim.
Herkese huzurla dolu,bol neşeli ve mutluluk soslu bir hafta sonu diliyorum...
Evdeki hallerden çeşitlemeler..
İki Küçük Prenses ve Düşler Ülkesi
24 Mayıs 2013 Cuma
14 Mayıs 2013 Salı
Mayıs Güzellemesi
Mayıs en sevdiğim bahar ayı. Nisan gibi hırçın ve asi değil,Haziran gibi yeşili sarı,sıcağı yakıcı değil başka bir havası, başka bir duruşu var sanki.Asil,tozsuz topraksız yeşili,yeşilin üzerinde duran ışıklı çiçekleriyle baharın demlendiği,olgunlaştığı artık deli çağlarının bittiğini anlatan bir ay.
Penceremdeki net görüntüsüne,dağlara bayırlara doğru doyasıya koşma hissimi coşturmasına,berketli yağmurlarına ,tatlı bunaltmayan sıcağına bayılıyorum.Seni seviyorum Mayıs,penceremde demlenmeye devam et.
Birbirinden güzel fotograflar ve Mayısa doymak için Deli Anneye buyrun efendim.
Biraz geç kalınmış bir goodbye ama olsun:) |
Kaynak |
Kaynak |
12 Mayıs 2013 Pazar
Anneler Günü
Sabahın ilk ışıkları, mutfaktan yükselen davetkar kızarmış ekmek kokuları arasında hazırlanmış sofraya doğru kaygısızca yürümek...
Ateşler içinde geçmiş bir gecenin sabahında yastığın üzerine düşmüş bir eli usulca öpmek...
Okuldan heyecanla çıkıp olanı biteni anlatmak için koştura koştura gelinen evde ortalığı kaplamış mis gibi tarçın kokuları ve fırından yeni çıkmış kek eşliğinde gözleri büyüte büyüte anlatmak anlatmak...
Her türlü kırık döküklükte,dökülenleri toplayan, kırılanları saran şefkatle bağra basan...
Herhangi bir üzüntüde herkesten çok üzülen,üzülüp yataklara düşen koşulsuz karşılıksız çağlayanlar gibi sevgisini akıtan...
Herşeyin en iyisini layık gören,sisteme,düzene,savaşa,topa tüfeğe, tanka umursamazca göğsünü geren, cüssesine ve kalıbına bakmadan dünyalara evladı için meydan okuyabilen,
İkindi vakti güneş en güzel haliyle dallarda salınırken karşılıklı içilen çayların en enfesini hazırlayan ve yaşanan en kıymetli,en keyifli sohbetler birlikte yapılan,
Bunlar sadece hatırlayabildiklerim, birde bunun büyütme dönemi varki en ağır işçiden de ağır gece gündüz demeden uyku,durak bilmeden, yedirip,içirip,temizleyip, uyutup gönlü hoş ettiği yıllar.
Tüm bunların yanında anneliğin her ne kadar doğurganlıkla büyük bir ilişkisi olsada, kendim anne olduktan sonra da anladım ki, annelik öğrenilen en önemli şifre insan hayatında. Bebek doğduğunda değil onla ilgilendikçe,baktıkça,büyüttükçe anne oluyorsunuz.Puzzlenın parçaları gibi,anahtar kilit uyumu gibi yavaş yavaş yerleşiyorsunuz birbirinize.Bu yüzden doğurmadan da anne olunuyor,hiç tanımadığı bilmediği çocuklarada annelik yapabiliyor insanlar.
Ellerinden öpüyorum canım annem,anneler günün kutlu olsun.
Tüm annelerin,anne gibi hissedenlerin,anne yarılarının ve her daim anne şefkati taşıyanların anneler günü kutlu olsun.Hayatta olmayan annelerede Allah rahmet eylesin..
Ateşler içinde geçmiş bir gecenin sabahında yastığın üzerine düşmüş bir eli usulca öpmek...
Okuldan heyecanla çıkıp olanı biteni anlatmak için koştura koştura gelinen evde ortalığı kaplamış mis gibi tarçın kokuları ve fırından yeni çıkmış kek eşliğinde gözleri büyüte büyüte anlatmak anlatmak...
Her türlü kırık döküklükte,dökülenleri toplayan, kırılanları saran şefkatle bağra basan...
Herhangi bir üzüntüde herkesten çok üzülen,üzülüp yataklara düşen koşulsuz karşılıksız çağlayanlar gibi sevgisini akıtan...
Herşeyin en iyisini layık gören,sisteme,düzene,savaşa,topa tüfeğe, tanka umursamazca göğsünü geren, cüssesine ve kalıbına bakmadan dünyalara evladı için meydan okuyabilen,
İkindi vakti güneş en güzel haliyle dallarda salınırken karşılıklı içilen çayların en enfesini hazırlayan ve yaşanan en kıymetli,en keyifli sohbetler birlikte yapılan,
Bunlar sadece hatırlayabildiklerim, birde bunun büyütme dönemi varki en ağır işçiden de ağır gece gündüz demeden uyku,durak bilmeden, yedirip,içirip,temizleyip, uyutup gönlü hoş ettiği yıllar.
Tüm bunların yanında anneliğin her ne kadar doğurganlıkla büyük bir ilişkisi olsada, kendim anne olduktan sonra da anladım ki, annelik öğrenilen en önemli şifre insan hayatında. Bebek doğduğunda değil onla ilgilendikçe,baktıkça,büyüttükçe anne oluyorsunuz.Puzzlenın parçaları gibi,anahtar kilit uyumu gibi yavaş yavaş yerleşiyorsunuz birbirinize.Bu yüzden doğurmadan da anne olunuyor,hiç tanımadığı bilmediği çocuklarada annelik yapabiliyor insanlar.
Ellerinden öpüyorum canım annem,anneler günün kutlu olsun.
Tüm annelerin,anne gibi hissedenlerin,anne yarılarının ve her daim anne şefkati taşıyanların anneler günü kutlu olsun.Hayatta olmayan annelerede Allah rahmet eylesin..
Bu da benim anneler günü hediyem çok güzel olmuş dimi bayıldım. Bu arada iki kuyruk saçlarıyla, endam eden de ben oluyorum:) |
10 Mayıs 2013 Cuma
Uzuuuun Bir aranın Ardından
Neredeyse en son yazının üzerinden bir yıla yakın bir zaman geçmişken,aklımın bir köşesinde hep buraya yazmak varken,bir sürü anı, bir sürü acı tatlı macera ve herşeyden önemlisi ailemize bir kişi daha eklenmişken akşamlardan bu akşam vakit doldu, an geldi ve buraya, tarihe, dünyadaki bu kocaman görünmez ama bir o kadarda görünür buluta bir kaç satır yazmanın zamanı geldi.
Neler oldu neler bunca zamanda.En önemlisi evimize bir minik eklendi.Prenses, minik bir prensese abla oldu,büyüdü olgunlaştı, paylaşmanın zaman zaman ağır gelen taraflarını yaşar oldu,üzüldü,sevindi dalgalandu duruldu.Anne baba olarak biz biraz daha olgunlaştık, belki biraz yaşlandık,koşturduk kovaladık bugünlere geldik.
Bugünlerde dinginim, süregelen rutin koşturmaların dışında sakin bir arınma dönemi yaşıyorum.Kabuğumda mutlu, huzuru tavan yapmış hallerde miniğimle uğraşıyorum.İşten izinli,tam zamanlı annelikte fazla mesaideyim.Hayatımdan memnun, sonsuz şükürler içerisindeyim.Buraya hergün yazmak niyetindeyim. Tarihe düşülen her not, yaşanılan anları çok daha belirgin izlerle altını çizerek "anıya" dönüştürüyor diye geçiyor içimden.
Beni takip etmekten vazgeçmeyen dostlara can-ı gönülden bir merhaba diyerek tekrar başlamak istiyorum yazmaya. Hadi Bismillah...:)
Neler oldu neler bunca zamanda.En önemlisi evimize bir minik eklendi.Prenses, minik bir prensese abla oldu,büyüdü olgunlaştı, paylaşmanın zaman zaman ağır gelen taraflarını yaşar oldu,üzüldü,sevindi dalgalandu duruldu.Anne baba olarak biz biraz daha olgunlaştık, belki biraz yaşlandık,koşturduk kovaladık bugünlere geldik.
Bugünlerde dinginim, süregelen rutin koşturmaların dışında sakin bir arınma dönemi yaşıyorum.Kabuğumda mutlu, huzuru tavan yapmış hallerde miniğimle uğraşıyorum.İşten izinli,tam zamanlı annelikte fazla mesaideyim.Hayatımdan memnun, sonsuz şükürler içerisindeyim.Buraya hergün yazmak niyetindeyim. Tarihe düşülen her not, yaşanılan anları çok daha belirgin izlerle altını çizerek "anıya" dönüştürüyor diye geçiyor içimden.
Beni takip etmekten vazgeçmeyen dostlara can-ı gönülden bir merhaba diyerek tekrar başlamak istiyorum yazmaya. Hadi Bismillah...:)
İki çiçeğim oldu ne mutlu bana |
Biz dört kişilik ARI ailesiyiz kraliçelik ondan sebep yanlış anlaşılmasın.Gerçi kraliçeden çok işçi arıyım ama neyse çaktırmıyorum. |
20 Haziran 2012 Çarşamba
Gösteri
Bu cumartesi büyük bir heyecanla beklediğimiz bitirme gösterimiz sahnelendi.Bizim küçük hanım gayet güzel bir şekilde üzerine düşeni yaparken, bir sürü arkadaş edindiğini,sosyal bir çevrenin baya büyük bir parçası olmayı başardığını ,sevildiğini, değer gördüğünü ve herşeyden önemlisi büyüdüğü görmek,mutluluktan uçmama neden olurken diğer taraftan da hüzünlenmeme ve geçen yıllara şaşırmakla karmakarışık olmama engel olamadı .
Daha bir damlacıkken başladığı okulundan bu yıl biraz da zorunlu nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kalacak miniğim.Benim iş çıkışları çılgın bir trafiğe girmem ve kışın ziyadesiyle çetin geçmesi sebebiyle sürekli geçe kalması, benim sürekli içimin burkulması böyle bir karar almamıza en büyük neden.
Allah pişman etmesin inşallah yeni yerde de en az burası kadar mutlu olur.Bu kadar profösyonel bir yaklaşım görebilir miyiz,bu kadar iyi öğretmenler bulabilir miyiz bilmem ama şimdilik akşam trafiğinde mahvolmaktan kurtulmak bile beni mutlu etmeye yetiyor.
Gösterimizde bizim sınıf Karadeniz bölgesini tanıttı ve yöresel oyunlarını oynadılar.Sahnede o kadar sevimliydi ki hepsi, görevlerini büyük bir özen ve dikkatle yapıyor değişen müzikle başka başka ritimler tutturuyorlardı.
Tatlı bir anı,gülümsemeler, az biraz hüzün, bolca neşe ve sevinçle günü,belkide hayatımızın bir dönemini bitirmiş olduk.Şimdi geride kalan güzellikler ve anımsadığımız mutlu zamanları ardımıza alıp önümüzdeki bol sürprizli günlere doğru yol alma vakti bizim için....
Daha bir damlacıkken başladığı okulundan bu yıl biraz da zorunlu nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kalacak miniğim.Benim iş çıkışları çılgın bir trafiğe girmem ve kışın ziyadesiyle çetin geçmesi sebebiyle sürekli geçe kalması, benim sürekli içimin burkulması böyle bir karar almamıza en büyük neden.
Allah pişman etmesin inşallah yeni yerde de en az burası kadar mutlu olur.Bu kadar profösyonel bir yaklaşım görebilir miyiz,bu kadar iyi öğretmenler bulabilir miyiz bilmem ama şimdilik akşam trafiğinde mahvolmaktan kurtulmak bile beni mutlu etmeye yetiyor.
Gösterimizde bizim sınıf Karadeniz bölgesini tanıttı ve yöresel oyunlarını oynadılar.Sahnede o kadar sevimliydi ki hepsi, görevlerini büyük bir özen ve dikkatle yapıyor değişen müzikle başka başka ritimler tutturuyorlardı.
Tatlı bir anı,gülümsemeler, az biraz hüzün, bolca neşe ve sevinçle günü,belkide hayatımızın bir dönemini bitirmiş olduk.Şimdi geride kalan güzellikler ve anımsadığımız mutlu zamanları ardımıza alıp önümüzdeki bol sürprizli günlere doğru yol alma vakti bizim için....
15 Haziran 2012 Cuma
Tatlı Cuma...
Kaynak |
13 Haziran 2012 Çarşamba
Kuzum Büyüyor...
En sevdiğim hayvan zürafa.Aslında hayvanlarla çok içli dışlı bir ilişkim yok ama hayvanat bahçesinde gittiğimizde dakikalarca o zerafeti , güzelliği izlemekten kendimi alıkoyamamıştım.Yavrularını öpüp koklayanları ,incecik boyunlarıyla yavaşça eğilip aldıkları yemi zarifçe yiyenleri izlemek apayrı bir keyif bambaşka bir sanat eserine şahit olma haliydi benim içim.
Sanatın gerçek Sahibine şükürler olsun varlığını sadece gözler önüne sermiyor, sanatlı ve güzelliklerle dolu yaratıyor etrafımızdakileri.
Bu resimlere pinterestte bakarken benim kuzumun da küçüklük resimlerine,mini mini bebeyken tombul tombul elleriyle bişeyler karıştırırken,ordan oraya zıplarken ki hallerine de bakasın geldi.Duygulandım,sevindim,üzüldüm kısaca dalgalandım birden.Mini mini okullu oluşunu, tüm gün kreşte kalmasına içimin kıyım kıyım kıyılmasını,doğru dürüst aylarca rahat ferah tatil yapamayacak olmasının yüreğime tonlarca yük bindirmesini düşündüm, bir kere daha dalgalandım.
Büyüyor, sağlıkla büyüsün bunlar dert değil, insanlar nelerle uğraşıyor,savaşlar,kıtlıklar,açlıklarla ve bin türlü bela ile uğraşan nice anne var dünyada diyerek derdimi dağıtıyor sonra bir kuzu resminde tekrar başa dönüyorum.
İçimdeki çalışan, sulu gözlü,romantik ve maceracı anne bırak git herşeyi birazda oluruna bırak inceldiği yerden kopsun derken mantıklı,kontrollü,planlı programlı anne saçmalama gül gibi işin,zor bela kurduğun bir düzenin var çocuk sadece güle hoplaya büyümez ihtiyaçları gereksinimleri var diyor.
Bu dırdır bitmez benim kafamda burada bırakıp size buz gibi limonata tadında bir gün diliyorum:)
Kaynak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)